OREO - DOĞASU VARDAR

22.12.2022 69

OREO

 

It's Snowing Like It's The End Of The World

 

            Gözlerimi açtığımda açık pencereden giren ışık tenime temas ediyordu, yataktan kalktığım an dışarıdaki ağaçların bembeyaz bir hal aldığını, gökyüzünün ise daha yeni aydınlanmaya başladığını görmüştüm. Kar taneleri yavaş bir şekilde süzülüyordu; geldikleri yere, gökyüzüne takıldı gözlerim. Efsaneye göre bulutların ardında dans eden iki beden vardı. Birkaç dakika öylece dalmıştım, boş şeyler hakkında düşünmeyi bırakmam gerekiyordu. Bugün kar yağdığının bilincinde olarak erken kalkmak istemiştim çünkü kar yağdığında ormana yayılan huzur verici kokuyu özemiştim. Şimdi ise salonda her zamanki köşemde oturup bir yandan bitki çayımı yudumluyorum, kahvaltı bile etmemiştim gerçi. Pek yemek tüketen biri değildim zaten, işim dolayısıyla yemek yemeyi bırak su içmeyi bile unutuyordum.

 

            Sonuçta hayvanlar ilgi isteyen hayvanlardı, ben de hayvanları sevdiğim için bir veteriner olmayı seçmiştim zaten. Duvarda asılı olan saate baktığımda saatin çoktan öğlen ikiyi geçtiğini fark etmiştim. Hemen ayaklanıp hazırlanmaya koyulmuştum, bugün dışarı çıkmayacaksam ne diye kar yağmıştı ki o zaman? Montumun fermuarını sonuna kadar çekip botlarımı da giydiğimde son bir kez daha her şeyi kontrol edip dışarı adımladım, ardımdan kapıyı kapatıp kilitledim. Hava gerçekten soğuk diye düşünüp ellerimi cebime koydum. Ormana yakın bir sokakta oturduğum için şanslıydım, sonuçta bir kristal gibi parlayan karlar ile dolu olan bir orman her zaman en iyisidir. Ayılar olmadığı sürece...

 

            Yavaşça ormanın içine ilerlediğimde birkaç çocuğun gülüşme seslerini işittim, pek aldırış etmedim. Sonuçta böyle bir günde herkes gülüp eğlenmek isterdi, ben hariç. Kendimi bildim bileli yalnız kalmayı tercih etmiş, bu güne kadar tek tük arkadaşı olmuş biriyimdir. Pişman olduğum da söylenemez, kendi başıma bir şeyler keşfedip başarmak her zaman büyüleyici gelmiştir bana. Ormanın derinliklerine inerken düşüncelerimden kurtulmamı sağlayan şey koca bir ağacın arkasından gelen çıtırtı sesiydi. Sesin geldiği yöne ilerlediğimde yaralı bir yavru tavşan görmüştüm, karda kaybolmasını sağlayacak derecede bembeyaz tüyleri ve parıldayan kırmızı gözleri vardı. Biraz eğilip durumuna baktığımda ciddi bir şey olmadığını fark ettim, ancak onu iş yerime götürüp biraz incelemekten zarar gelmez diye düşündüm. Onu incitmeden ellerime aldım, biraz korkmuş görünüyordu. Arkamı dönüp yavaş adımlarla eve doğru yol aldım. Arabanın anahtarı montumun cebinde olduğu için hemen arabama ilerledim, sürücü koltuğunun kapısını açıp koltuğa oturdum ve hemen kapıyı kapattım. Arabanın daha soğuk olduğu gerçeği beni üzmüştü. Tavşanı da yan koltuğa koydum. Emniyet kemerimi taktım ve arabayı çalıştırıp yola çıktım.

 

 

 

            İş yerinin önüne geldiğimde arabayı durdurup anahtarı montun cebine attım ve emniyet kemerimi çıkarttım. Tavşanı da yanıma alıp aramdan indim, binaya girdiğimde birkaç kişi elimdeki tavşana bakıyordu. Muayene odasına girdiğimde sevinmiştim, işimi yalnız bir şekilde daha başarılı yapıyordum. Birkaç dakika ardından, nihayet tavşanı tedavi edebilmiştim; şu dakikadan sonra ne yapacağım hakkında pek bir fikrim yoktu gerçi, aklımdan onu sahiplenmek geçmişti bir anlığına. Ona iyi bakabilir miydim ki? Durumum iyiydi. En azından deneyebilirdim. Tavşanı evime götürüp tavşanlar hakkındaki bilgileri araştırmıştım, ardından adını Oreo koymuştum.

                                                                                                                      Doğasu VARDAR